18 Aralık 2011 Pazar

Voodo Bebeği

Geçen haftasonu bir arkadaşımın nikahı nedeniyle Ankara'ya düştü yolum. Cuma akşamı trenle gittiğim Ankara'dan istemeye istemeye Pazar günü döndüm İstanbul'a. Ankara'ya giderken sevinen tek İstanbullu benim sanırım. Ankara'yı çok severim ben, o sakinliği, rutinliği daha güzel geliyor bana. Gerçi eskiye göre değişmiş, biraz kalabalıklaşmış sanki. Herneyse.

Ankara'da evinde kalacağım arkadaşım için kendi ellerimle minik bir hediye yapmaya karar verdim ve aşağıda gördüğünüz şirin bebek çıktı ortaya. Kalıbı internetten bulup beyaz keçeden kestim ve elimde diktim. (ne yazık ki babaannemden yadigar eski dkişi makinesini hala tamir ettiremedim)

Bebeğimin boynuna siyah yünden ince bir atkı ördüm, başına da minik bir fiyonk kondurdum. Gözlerini de siyah düğmeden yaptım. Ankara yolculuğumda bana eşlik eden bu minik bebeği, yeni arkadaşı çok sevdi. Ben de çok sevdim. Şimdi iki tane daha dikiyorum aynısından. Biri taa ABD'ye, çocukluk arkadaşıma gidecek, diğeri de pasaja :)

Siz nasıl buldunuz?

Mutlu Canavar'dan selamlar...

uzun zamandır yazmaya niyetleniyorum ama bir türlü fırsat bulamıyorum. yine de akşamları boş durmuyorum, işten yorgun argın eve gelmeme rağmen çalışmaya devam ediyorum.

işte evdeki eski bir çarşafı değerlendirerek yaptığım sevimli bir yastık... internetten bulduğum kalıba uygun olarak kumaşı kestim, daha sonra elimde diktim, içine de elyaf doldurdum. Gözünün biri beyaz keçeden, üzerine siyah bir düğme yapıştırdım. Diğer gözü ile ağzı ise siyah yünden yapıldı. Fotoğraftan pek belli olmuyor ama bir de beyaz keçeden yapılmış dişi var:)

Bu şirin canavarın adını "Happy Monster" koydum. Yani Mutlu Canavar. Gören arkadaşlarım çok beğendi, şimdilik evde duruyor. Fırsat bulduğum bir  haftasonu daha güzel kumaşlar alıp farklı desenlerde dikip pasajıma eklemeyi düşünüyorum.

Siz nasıl buldunuz? (not: fotoğraf cep telefonu ile çekildiği için kalitesi düşük)

3 Aralık 2011 Cumartesi

bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır

türk kahvesini çok severim. özellikle de kokusunu. evde annemin ağzı kalp şeklinde olan kahve fincanlarını görünce aklıma bir fikir geldi ve hemen işe koyularak bu bardak altlıklarını tasarladım. boyutları kahve fincanları ve çay bardakları için ideal.

kahvenin eşlik ettiği uzun sevgi dolu sohbetlerde kullanılabilir.
herkese bol kahveli, bol kahkahalı günler...




not: pasajım üzerinden sipariş verebilirsiniz.

17 Kasım 2011 Perşembe

80'lerde çocuk olmak...

Bu şirin yaratıkları hatırladınız mı?
Çocukluk ve ilk gençlik döneminiz 80'lerin sonu, 90'ların başına denk geliyorsa... Kullandığınız ilk bilgisayarın markası Commadore 64 ise Pac-man sizin de çocukluğunuza damga vuran karakterlerden biridir. Pac-man tüm dünyada sevenleri olan bir bilgisayar oyunu. Son derece basit ama eğlenceli bir oyun. İnsan kendini bir kaptırdı mı oynamaya, saatin nasıl geçtiğini anlayamıyor.

İlkokulda kuzenim eve Commadore 64 bilgisayar getirdiğinde günlerce oynadığım ilk oyundu. Aradan yıllar geçti, bu yaşıma kadar bir sürü bilgisayar oyunu oynadım, hala da oynamaya devam ediyorum. Ama Pac-man'in yeri bir başkadır ben de.

Bu aralar dikişle haşır neşirim, henüz istediğim gibi şeyler ortaya koyamadım ama azimliyim. Dikişe biraz ara verip bu şirin yaratıkları yaptım. Buzdolabınızı süslemek için bekliyorlar. Elbette Pac-man'i de yapıp ekleyeceğim en yakın zamanda.

Sipariş için pasajıma bakabilirsiniz.

22 Ekim 2011 Cumartesi

En son ne zaman gökkuşağı gördünüz?

en son ne zaman gökkuşağı gördünüz? ben hatırlamıyorum bile. sanırım çok zaman olmuş. yağmurlu bir günde içiniz sıkılmışken, şehrin karmaşasından yorulduğunuzda ansızın bir gökkuşağı görseniz... ne hissedersiniz?

ben mutlu olurum. umutlu olurum hatta. içime bir ferahlık gelir. işte bu broş da böyle bir günde çıktı ortaya.
hama boncuklarından yapıldı. kullanan kişiye umut versin diye...


sipariş için buraya tıklayabilirsiniz. herkese renkli ve mutlu günler...

ben aslında...

herkese merhaba,
öncelikle biraz kendimden bahsedeyim. yazmak aslında benim işim. kelimelerle haşır neşirim 2 senedir. son 1 senedir de el işlerine merak sardım. kafamı işten kaldırdığım her an sarılıyorum malzemelerime. aslında her zaman vardı. küçüklüğümden beri dikişe, örgüye çok meraklıydım. son zamanlarda bu hevesim yeniden canlandı. saatlerce keçeyle uğraştığım, örgü ördüğüm günler oldu.  yaptıklarım etrafımdaki insanların beğenisini kazanınca verdiğim emeğe değdiğini gördüm ve bunları daha fazla kişiyle paylaşmaya karar verdim.

blogumu da bu amaçla açtım. hem kendi yaptığım işleri hem de beğendiklerimi paylaşacağım.

sevgiler...